Post Image
By ufukerdogmusFebruary 8, 2009In Bensel

Günlük

Bugün denize dokunduk. Ayların ardından denize dokunduk. İki ayı aşkın süredir burada bulunmamıza rağmen ancak bugün Fransız denizine dokunduk. Bilinçaltı simgelerinden bahsetmiyorum, bildiğiniz deniz, nam-ı diğer Akdeniz.

Nesli’nin ‘hava ısınsa da soğuk moğuk denize girsek’ hayalleri bir ay daha ertelendi bugünkü ayak sokma maceramızın ardından. Zaten Mart ayında sezonun ufaktan açılır olacağından bahsedenler olmuştu. Umarız öyle olur. İzmir’de büyümüş fakat  8 sene başkentin karasal ikliminde yaşamış bir çift olarak burada da ilk hevesimiz denizle tekrar ahbap olmak olmuştu. Soğuk moğuk, dayanılır olduğu an denizle tekrar içli dışlı olmayı ısrarla planlıyoruz.

Suyun insanlık üzerindeki etkileri zaten tartışılmaz. Kutsallığı, hayat vericiliği, yön vericiliği, yardımcılığı, temizliği… Elimizdeki su deniz, ve soğuk da olsa tekrar bakışabilir halde olmak güzel bir histi. Özlemişiz.

Bugün Pazar olduğundan olsa gerek sahil oldukça kalabalıktı, arabalar tek şeritli yolda tahminen 2 kilometrelik bir kuyruk oluşturmuş adım adım ilerliyordu. Yazın turistler de aktıktan sonra nasıl bir manzara ile karşılaşacağımızı tahmin edemiyoruz. Ama mühim değil, deniz olsun da bize yeter diye umuyoruz.

.

Bugün bir de, yükseklisans bitirme sunumum için Türkiye’ye geldiğimde 2 günlük sürem dahilinde alelacele çıktığım kitap alışverişinin meyvelerinden ikincisini bitirdim. Zülfü Livaneli’nin “Son Ada” kitabını kendi rekorumu kıracak bir süratle okudum (şaşılacak derecede yavaş okuyan birisiyimdir) ve “24 saatten kısa sürede bitirdiğim ilk kitap” olma ünvanını kendisine verdim. Kitabı tavsiye ederim.

Düzenli olarak okuduğum son 2 kitap ve bundan sonra okuyacağım 2 kitabın yoğun ve uzun tarih kitapları olmalarından dolayı, tam ortalarına Livaneli’nin son romanını yerleştirip zihnimi dinlendirmek iyi gelir diye düşünmüştüm kitabı alırken. Keşke bir günde bitmeseydi diye de düşünüyorum şimdi sonraki kitapları düşündükçe. Rahat okumaya hemen alışıverdim sanırım, gözüm korkuyor tekrar tarihe dalmaya.

Zülfü Livaneli hayatında ne yaptıysa takdir ettiğim, bilhassa örnek aldığım sayılı kişiden birisiydi. Bu romanla da bu özelliğini benim için kaybetmedi. Kendisine saygılar.