Post Image

Yakılan Oyların İsinden Gözümüzden Kaçanlar

yanik-pusula

Seçimlerin üzerinden günler geçti. Bu seçimde de her seçimde olduğu gibi “oylarımızı yaktılar”, “sandıklar kaçırıldı”, “sonuçlar şaibeli” yakarışları yükselmeye devam ediyor. Yine muhtemelen her seçimde olduğu gibi bir süre sonra sonuçsuz ve önemsenmemiş şekilde bu sular da durulacak, biz de hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bugünkü yazımda da hayatımızda asıl önemi olan konudan hemen önce bu seçim çemkirmelerine kısaca değinmek istiyorum. Velhasıl, aradan çıkmış olsun, bir daha da lafını etmeyelim…

Henüz seçim sayımları devam ederken iddialar başladı. “Bir gazete”nin iddiasının aksine, yalnızca CHP tarfından “çirkelme” olarak değil, çeşitli partilere dokunacak şekilde, değişik sonuçlarla iddialar ortaya atılıyor. Bugüne kadarki iddialardan ve haberlerden bazıları şunlar:

29 Mart: Ankara’da elektrikler kesiliyor. ?! Kasıt olabilir.

30 Mart: Dikmen’de (Ankara) sandıklar kaçırıldı.

1 Nisan: İstanbul’da çöpten oy bulundu. CHP ve AKP suçu birbirine attı.

3 Nisan: Emniyet’ten açıklama raporu geldi. Ankara’daki elektrik kesintileri sabotaj.

3 Nisan: Adana’da çöpten oy pusulaları çıktı.

3 Nisan: CHP belediyesi ÖDP’ye gitti. Tekrar sayımda sonuç değişti!

3 Nisan: Kocaeli’den ilginç bir itiraf geldi. “CHP’nin oylarını 100TL’ye yaktık. Vicdanım elvermedi.” (düzeltme: adil olmak açısından az önce yayınlanan karşı haberi de buradan okuyabilirsiniz.)

Bunların yanısıra, “oyunu bilmemkime verdiğini ispatlayana şunu vereceklermiş”, “oyunu şuna verenleri evinden alıp evine geri götürüyorlarmış veya yol parasını karşılıyorlarmış” gibi iddialar da cabası.

Sonuç olarak, her seçimden sonra bunların yaşanması yöneticilerin “yarın öbür gün bize de gülecek olan yılan bin yaşasın” yaklaşımıdır. Her seçimde, hükümetin kendi lehinde olacak şekilde sonuçlara müdahale ettiği söylentilerinden bıktım usandım artık. Her seçimde de halk galeyana getiriliyor “bu kadarı daha önce hiç olmamıştı” diye. Halbuki ben bu olayların yaşanmadığı bir seçim hatırlamıyorum…

Çözüm çok basit. Uygulamak isteyene…

Bilgisayarlı oylama tüm Dünya’da kullanılıyor. Oy kabinine aynı şekilde giriliyor. Kağıda, 1800’lerin teknolojisiyle “evet” basmak yerine düğmeye basılıyor. Bilgisayar kayıtlarından istenen bilgi elde edilebilir. Oylama işlemi ve sonuç elde etme işlemi daha hızlı olur. Ne oy yakmalar, ne sandık kaçırmalar kalır.

TC kimlik numarasız oy kullanılmasına bile her partinin itiraz ettiğini düşünürsek bu uygulamaya herhalde bir 20 sene daha geçmeyiz diye tahmin ediyorum… Sonra çıkıp meydanlara, ileri gitmekten, gelişmekten, halkı eğitmekten dem vuruyorlar.

.

liderler

Bir yandan hala seçim tartışmaları devam ederken, 200 yaşındaki seçim teknolojimizin isinin arkasında birileri bizim için bazı kararlar verdi. Bol miktarda değindiğim bu konuda bir kez daha yeni ayrıntıları paylaşıyorum…

G20 zirvesi sona erdi. G20’nin en önemli sonucu IMF’nin iyiden iyiye güçlenmesi oldu (Bkz. IMF’ye 1.1 trilyon aktarma kararı haberi). Buna pek de sevinenler oldu haliyle.

Çoğu açıklama “nabza göre şerbet” şeklinde durumu ele aldı. Nabza göre yapılan yorumlardan birkaçını “G20’de kim kazandı kim kaybetti?” haberinde de görüyoruz. ABD sonuçlardan memnun olduğunu açıklarken, öte yandan birileri de IMF’nin güçlenmesini, ABD’nin küresel ekonomiye etkisinin azalması şeklinde yorumlamış, bu duruma pek sevinmiş… Aman maşallah diyin. Bizim tarafa gelecek olursak da Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in “Bunun bir dönüm noktası olduğunu söylemek isterdim ama sorumlu bir kişi olarak bunu söyleyemem” dediğini görüyoruz. Haydi Buyurun…

Herkes aynı düzen içerisinde kendi işine gelen şekilde açıklama yapıyor özetle. Aynı çarklar dönüyor. Yalnızca birileri, “hızlandıralım mı yavaşlatalım mı, yerlerini mi değiştirelim yoksa?” gibi numaralarla sanki düzeneğin değiştiği izlenimi yaratıyor. Haydi hayırlısı, ne diyeyim.

Bu arada bizi doğrudan ilgilendiren olaylar da olanca hızıyla gelişmeye devam etmiyor değil. Nihayet (!) IMF ile anlaşma yolunda ilerleme kaydedebildik. Daha önce yazdığım gibi (Bkz. Seçimin Krize Etkisi), IMF ile olan anlaşmanın seçim korkusuyla oyalandığı açıklığa kavuşmuştu. Her ne kadar vaktinde Başbakan’ın açıklamalarıyla sevinip (Bkz. Ümüğümüzü Teslim Etmiyoruz), gerçekten ne yaptığımızı biliyoruz sanmıştıysam da, bugün maalesef ümükten umudu kesme yolundayım.

Şu ümüğü artık bir sıktırsak da kurtulsak.