Post Image
By ufukerdogmusMarch 30, 2009In HaberselSiyasal

Seçimle Verilen Dersler

Farkettiniz mi bilmiyorum fakat bizim milletimiz inatlaşmaya gelmiyor. Biraz tersimiz ters. İnada inat yaklaşımımızla aslında sıklıkla liderlere hadlerini bildirmesini biliyoruz. Belki bazen yeterince değil fakat yine de belirgin mesajlar kendiliğinden çıkıveriyor her seçimde.

2002 seçimlerinde “aman AKP birinci olmasın” kampanyasına inat, eski liderlerin tekrar tekrar gelmesine duyulan bıkkınlık ve krize de tepki birleşerek yepyeni bir tablo çıkmıştı ortaya. Bir seçim sonra MHP’nin sivriliklerini yontmakta ısrarcı olması, meclisteki yalnız muhalefetin yersiz, zaman zaman seviyesiz kavgaları ile AKP uçuşa geçti ve MHP geri dönebildi. Bu da bence yine birilerine haddini bildirme anlamındaydı. Bu seçimde de, her ne kadar genel seçim olmasa da, belirgin bazı haddini bildirmeler ve işaretler görülmüş oldu.

Sırayla bakarsak… (İl il incelemek için kullanımı en kolay sayfa Zaman‘ınki sanırım, inceleyebilirsiniz.)

AK Parti açısından baktığımızda, kendine yakın medya tarafından “halk güvenoyu verdi” şeklinde yorumlanarak, verilen açık mesaj yumuşatılmaya çalışılsa da aslında durum çok hassas. 40 ili almış olmasına rağmen AKP’nin bu 40 ilden 20’sinde ciddi rekabete karşı nispeten ucundan kazanmış olması aslında büyük bir “taban kayması”nın işareti (“AKP’nin tabanı” denen kesimin bir “taban” olmaktan çok uzak, AKP politikalarını değil dönemsel ihtiyaçlar sebebiyle AKP’yi desteklediğini düşündüğümden bu terim biraz garip aslında). Geçen seçimlerdeki göstergeler AKP’yi neredeyse her ilde açık ara öne çıkartırken bu seçimde artık toparlanan muhalefet ve tek veya iki kutuplu yapıda çözülme görülüyor. Bugün AKP 40 il kazanmış ve %39 oy almış olsa da, belki şartlar çok az daha farklı olsaydı (örneğin atıyorum seçim 2 ay sonra olsaydı) belki yine %35 üzeri bir oy oranıyla bu defa 20 ille yetinmek zorunda kalabilirdi. Olmadı, fakat olmaya bu kadar yakın olunmasından AKP’nin ciddi dersler çıkartması şart.

Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Doğru da demişler. Her ne kadar 20 ilde AKP ucundan kazanmış olsa da neredeyse bir o kadar ilde de aynı şekilde kaybetmiş durumda. Bu da Başbakan’ın açıklamasında değindiği “81 ilin hepsinde AKP var” fikrini doğrulayan işarettir. AKP açısından oldukça olumlu bir onay ve güven göstergesidir. Zaten başka herhangi bir şekilde %39 oy alınması da mümkün değil.

Bir önemli nokta da Başbakan, Adalet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı tarafından yapılan “hükümetle uyumlu olmayan belediye iş yapamaz” tehditlerine vatandaşın verdiği sert cevap. “Tehditlerini de al git” diyen 41 ilden Başbakan bu cevabı açıkça almış olacak ki açıklamasında da “her belediyeye eşit uzaklıkta olacağız” demek zorunda kaldı. En azından umudum bu sözü bu sebeple söylemiş olması. Bunu da ancak zamanla göreceğiz.

CHP tarafına geldiğimizde hemen herkeste aynı düşünceler uçuştuğu belli oluyor. Azıcık gazeteleri ve internet yorumlarını kurcalarsanız ilk yorumlar, CHP’nin çıkışının olumlu olduğunu fakat Baykal ile ısrarla bu işin sonuçlanmayacağı fikrini körüklüyor. Baykal bu tür uyarıları anlamamakta ısrarcı. Ne CHP’den ayrıldığında Ecevit’e akan oylar ne de 2007 seçimleri bu durumu değiştiremedi bir türlü. Belki de Baykal hala çözüm bulamadı, veya güvenebileceği birisini göremedi yerini bırakacak. Kemal Kılıçdaroğlu’nun hayranlık uyandıran çıkışı ve İstanbul örgütünün yıllardır CHP’nin özlediği çalışkanlık ve yaklaşımı bugünkü sonuçta birincil etkendir bana göre. Halk da, özellikle İstanbul’da bunu ödüllendirdi. Şimdi konuşulmaya başlanan “Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geçsin” isteği bence çok anlamsız. Kılıçdaroğlu’nun sakin karakteri Ecevit ve Gandhi gibi kişilerle özdeşleştirilerek desteklenebilir fakat bu ancak Baykal’ın kendi desteğiyle başarıya ulaşacaktır. Aksi takdirde bölme, bölünme, rekabet gibi unsurlar seçmeni soğutabilir. Aklımın bir köşesine de bu arada İstanbul İl örgütünü ve başkanı Gürsel Tekin’i yazıyorum, ileride isimlerini sıkça duyacağımız artık kesinleşti…

İzmir’de de halk bahsettiğim “inatlaşmaya gelmeyen” tavrını koydu. CHP %50 sınırını geçti ve yalnızca 1 ilçeyi kaybetti, o da DP’ye. Genel seçimlerde bile %40 oy alamamış bir CHP’nin bu başarısındaki en büyük etken bana göre kesinlikle Başbakan’ın İzmir ısrarıydı. Halk ısrara, iddialaşmaya ve baskıya gelmiyor. Bunu artık herkesin anlaması gerek. Sanırım Başbakan 2002 seçimlerini %100 kendi başarısı sanmış ki bu dersi o zaman almamış. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ve bizim milletimiz de her seçimde bunu ısrarla iddialaşanlara güzelce hatırlatır.

MHP bence bu seçimlerin en kazançlı partisidir. Rakiplerine kıyasla seçim sonuçlarından kötü bir değerlendirme çıkmayan tek parti MHP. Yükselen partilerde en belirgin şekilde genele yayılmaya başlayan parti MHP. Terör, kriz ve batı karşıtlığının artmasıyla da arkasına duygu selini alıp genel seçimlerde oylarını iyice arttırmaları en büyük olasılık. Ayrıca seçim tartışmalarında 7 yıldır seviyesini düşürmemiş (urgan örneği hariç) tek lider Bahçeli. Muhalefet olarak sonuçlara saygılı ve çözüm önerici tavrıyla destek bulduğu ortada. Eski ırkçı söylemlerden eser kalmamış, tabanını yeniden yapılandırıp “kafatası” yaklaşımından “kardeşlik” yaklaşımına geçiş hareketi de yeni yeni inandırıcılık kazandığı için bu çıkış normal.

Halkın da elbette ki desteği oldu bu çıkışa. Yine ısrarla ve inatla 2 kutuplu bir yapı oluşturmaya çalışan medya karşısında halk son sözü söyleyerek buna izin vermeyeceğini belirtmiş oldu. Şahsen benim de tercihim bu yöndedir. Söylemlerin aksine ne kadar çok parti etken olursa siyasetimizde, ileri gidişimiz o kadar hızlanır. Atatürk’ün sağken başaramadığı (bana göre) 2 şeyden birisi de bu olduğu için, sanırım hepimizin desteklemesi gereken yol da budur.

.

Gelelim bundan sonra ne olacağına…

Genel seçimlere kadar CHP ve MHP oylarını arttırmak için çabalayacaktır.

AK Parti tek başına iktidar kalmak için mücadele verecektir, fakat bana göre işleri çok zor. Yalnızca MHP ve CHP değil, %10 barajına yaklaşacak bir SP hesapları alt üst edebilir.

Mesut Yılmaz ve Abdüllatif Şener seçimlerden sonra yeni parti kuracaklarını ve ne kadar geniş kitlelerce destekleneceklerini söylese de AKP ayakta durduğu sürece bu düşünceler, özellikle Mesut Yılmaz için hayal olarak kalacaktır.

Tahminimce 2011’de artık gelenek haline gelen “vaktinde seçim yapamama” hastalığımızı tekrar nüksettirip yine, her zamanki gibi erken seçime gidebiliriz.