Post Image
By ufukerdogmusFebruary 12, 2009In Habersel

12 Şubat

12 Şubat’ta olanlardan bazıları:
1911 – Galatasaray, Fenerbahçe’yi 7 – 0 mağlup etti.
1920 – Fransızlar Maraş’ı boşalttılar.
1937 – Atatürk’ün Selanik’te doğduğu ev, Selanik belediyesince sahibinden satın alınarak Atatürk’ün emrine tahsis edildi.
1959 – Kıbrıs konusunda II. Londra Konferansı başladı.
1961 – SSCB, Venüs gezegenine Venera 1 uzay aracını gönderdi.

12 Şubat’ta doğanlardan bazıları:
1809 – Abraham Lincoln, ABD’nin 16. başkanı (ö. 1865)
1809 – Charles Robert Darwin, İngiliz doğabilimci (ö. 1882)
1946 – Ajda Pekkan, Türk şarkıcı, sinema oyuncusu

12 Şubat’ta ölenlerden bazıları:
1804 – Emmanuel Kant, Alman düşünür (d. 1724)
1969 – Vahi Öz, Türk tiyatro ve sinema sanatçısı, Türk sinemasının “Horoz Nuri”si

Bu eğlenceli listeden hemen bir ayrıntıyı çıkartmak istiyorum. 1809 yılının 12 Şubat’ı bu tarihler arasında en göze çarpanı. Abraham Lincoln ve Charles Darwin, her ne kadar bizim kitaplarımızda çok yer etmeseler de Dünya tarihine geçmiş iki büyük isim.

Abraham Lincoln, Atatürk kadar zorluk altında olmasa da çok büyük bir iç savaş sonucunda benzer bir “özgür” devlet kurmuş liderlerden birisi. O zaman kurulan Amerika bizim bugün bildiğimiz tanıdığımız Amerika’dan çok farklıydı. İşin en komik ayrıntısı da Amerikan iç savaşının aynen bizim Kurtuluş Savaşı’mız gibi emperyalist güçlere karşı verilmiş olmasıydı. Gel gör ki Abraham Lincoln ve ekibinin savaştığı emperyalist güçler bugün onların kurduğu devlet ile anılıyor. Bunda elbette 1900’lü yıllar civarında yaşanan sahte krizler ve merkez bankası özelleştirmesinin etkisi var fakat bu konuya hiç girmeyeyim şu anda. Gerekirse daha fazla bilgi için www.zeitgeistmovie.com adresinden “Addendum” filmi izlenebilir. Film maalesef İngilizce fakat birileri Türkçe çeviri hazırlıyordu en son baktığımda. Konuyu bağlarsam, emperyalizm, kapitalist ekonomi (Türkçe bilinen kollarından birisiyle serbest piyasa ekonomisiyle doğrudan ilişkili) ile beslenen, toprak ağalığı – kölecilik – sömürgecilik – mandacılık evriminin son halidir. Bu gün de asıl kalesi ABD değil, şirketlerdir. Şirketlerin kalkanı ABD’dir. Sert mi oldu bu ithamım? Maalesef doğru, kimse alınmasın, bilimsel gerçekler bunlar. Aklınızın bir köşesinde bulunsun.

Gelelim gelmiş geçmiş en büyük bilim adamlarından birisine… Darwin, herkesin hatalı bilgi sayesinde “Evrim” mucidi olarak bildiği doğabilimci. İlginç olan, Darwin ne “Evrim” fikrini ortaya ilk atan kişi, ne de son halini veren kişi. Darwin aslında “Evrim Teorisi” için en yaygın bilimsel açıklamayı sunan kişi. Bu açıklama da hepimizin bildiği “Doğal Seçilim (yarım yamalak çevirisiyle “Doğal Seleksiyon” da derler). Darwin’in evrim teorisine getirdiği doğal seçilim ile ilerleme açıklaması bilim dünyası tarafından halen en kabul görmüş açıklamadır. Her ne kadar parçalar halen biraz eksik olsa da teori artık bu açıklama ile içerisinde hata barındırmamakta. Eksik parçalar da kazılardan çıkartılan fosillerle tamamlanmaya çalışılıyor.

Darwin hakkındaki en büyük kavga da ilk başta yobaz hristiyan kiliseleri ile başlayıp, Tüm Dünya’ya sıçramış bir din karşıtı simge yaratılmış olmasından kaynaklanıyor. Darwin’in kendisi hristiyan olmasına rağmen zamanla biriken kaygılar kavgaya dönüştü ve içinden çıkılmaz bir tartışmaya girildi. Ah bir de bilim ile inançları karşılaştırmak yerine karıştırmayı becerebilsek…
Evrim teorisi ile yapılan şey “insan”ın yaratılmasına karşı çıkmak değil. Bilhassa fiziki yapının nasıl geliştiğini açıklayan bir fikir. Bunun içerisinde ne ruh var ne bilinç… Ama kavganın kopuş nedeni “insan” kavramını gökten inen bağımsız bir varlık olarak hayal edenler. Bugün çıkıp İsa Tanrı değildir derseniz nasıl bir itiraz yağmuru ile karşılaşırsanız, Evrim teorisi de benzer bir tepkiye karşı durmakla yükümlü hale geldi. Müslüman cemaat olarak her ne kadar İsa’nın Allah ile eş olmadığını bilsek de, Hristiyanlık içerisindeki bu yobaz eşleştirmenin hatalı olduğuna inansak da, Hristiyanlık hala bunu savunacaktır. Aynı şekilde karşı taraftan bakarsak Evrim teorisine karşı yürütülen kavga da haksız olabilir, ki muhtemelen öyle çünkü bilimsel dayanaklar var. Bilim de aksi ispatlanana kadar son çözümü doğru saymakla yükümlüdür.

Bu konuda kavga muhtemelen hemen sonlanmayacak olsa da umudum insanların kendi varsayımlarına sunulmuş bilgi gibi körü körüne sarılmamayı öğrenecek olması.

Kant’ı anmadan da olmaz fakat ayrıntısına girmeyeceğim. Konu felsefi olduğundan özetleme çabasına bulaşmayacağım bile. Yalnızca belirteyim ki kişisel fikir olarak, Kant gelmiş geçmiş en önemli filozoflardan birisidir, felsefeye ve düşünce dünyasına kattıkları da farkında olmadan benim tercih ettiğim yollardan birisi olduğu için de ayrıca saygılarımı ruhuna gönderirim. (Bunu bana farkettiren uzun Efe’ye de ayrıca selam!)

İyi ki doğdun Ajda Pekkan.