Post Image

Ateist – Yobaz Karşılaşması

Binyıllardır süregelen savaşlarımızın ne kadarı din bağlantılı olarak bize gösterildi hiç düşündünüz mü? Eğer bunu düşündüyseniz, bu savaşların ne kadarı gerçekten din uğruna yapıldı hiç okudunuz mu? Özellikle asırlardır insanlar ne kadar kandırıldı hiç farkettiniz mi? Bırakın değişik dinleri, aynı dinin içinden çıkan alt birimler bile hakimiyet kaygıları içinde birbirine sayısız kere düşürülerek savaşlara yönlendirilmedi mi? En büyük savaşlar hep “din” kaygısıyla ateşlenmedi mi? Bardağı taşıran son damla hep “din” diye gösterilip bahanelerin tükendiği anda hakimiyet kaygıları savaşa dönüşmedi mi?

Bütün bu soruların ardından tarih boyunca bazı insanların “din” kurumuyla, hangi din olursa olsun bölgesindeki tutarsız ve çoğu zaman mantıksız dini uygulamalar ve baskılar sonucunda yavaş yavaş “din” karşıtı olduğunu yadsıyamayız. Yüzyılları kapsayan bu “kurumsal din” karşıtı hareketin büyümesinden dolayı ne yobazların yaptığı gibi “şeytan” suçlanmalı, ne de dinsizlerin yaptığı gibi dinin kendisi kötülenmeli. Tarih boyunca dini kurumların kendine münhasır bir yaşam ve hakimiyet mücadelesi içinde toplumları kullandığı, kandırdığı alenen bilinen bir gerçek. Tarih boyunca sırf bu kurumlara karşı olma yolunda topyekün “inanç” karşıtı olma yoluna sapanların sayısı da azımsanmayacak seviyede. İşte tam da bu süreç aralıksız, ve hatta büyüyerek, ilerlemesini sürdürürken artık gün geliyor ki, ufak bir dini kurum haline gelen ateizm ile diğer dini kurumlar arasındaki çatışmanın geleceğe şekil vereceği kendini belli ediyor.

Bugün yalnızca İngiltede’den gelen bir haber (Haber için tıklayın), aslında onyıllardır Dünya’da yayılan “kurumsallaşmış din”lere karşı biriken hareketin de kendi içinde kurumsallaşmışlığının bir işareti. Acaba ne demeye çalıştım bu uzun cümlede? Kafamdaki yumağı açmaya çalışıp ortalığı iyice karıştırmadan hemen belirtmek istediğim bir şey daha var. Biliyorum ki ateistlerin asıl kavgası inananlar ile değil, yobazlar ile.

Bazıları hemen bu haberi okur okumaz dehşete kapılıp “tü tü kafirlere bak” diyecektir. Bir yandan en azından azıcık okumuş “ılımlı” bir grup, Kur’an’da onların da yeri olduğundan bahsedecek, inançsızlıklarından dolayı onlar için üzülecektir. Bir başka kesim ateistlere hak verecek “cehalete karşı harekete geçmenin vakti gelmişti” diye düşünerek, tüm Dünya’yı sarmış olan, inananıyla ve inançsızıyla herkesin içinde alet olduğu, dinin özünü bilmeme durumundan dolayı kendince bir gurura yönelecektir. Bir kısım da bu habere, aynen benim yazıma vereceği tepki gibi “bunlar bizden değil, geberip gitsinler” manasına yakın küfürlerle nefret püskürteceklerdir. Her ne olursa olsun bu haber, asırlardır süren din temelli kavgalara bir yenisinin de resmen eklenmiş olduğunun haberidir.

.

İnanç ilginç bir kavram. Kişinin kendi içinde yaşaması, hissetmesi, yargılaması gereken bir duygu. Dünya üzerindeki hiçbir kutsal kitap veya yazıt da aksini iddia etmiyor. “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız (Kaf Suresi, 16)” ayeti de zaten kendiliğinden hacıyı, hocayı ve hatta şah damarımızın üzerine astığımız muskayı devreden çıkartmamızı buyuruyor. Asırlar boyunca bu ve benzeri temel bilgiler unutturularak insanlar önce önderler ve bilgelerin yoluna, ardından da bilgenin bilgisini takip ettiklerini unutarak putlaştırdıkları isimlere köle yapılıp uyuşturularak tarikatlar ve kurumlaştırılmış mezhepler yardımıyla birbirine düşürüldü. İşte bu noktada Ateistler dini kurumlara karşı olmakta sonuna kadar haklıdır. Haksız oldukları nokta, dinlerin kendisini kurumlaştırılmış inançlar ile eş tutmalarıdır.

Dünya’nın en ileri medeniyetini 300 yıl geriden takip eden Osmanlı’nın son yıllarında Atatürk’ün devrimleri ile arayı her ne kadar olabildiğince kapatmış olsak da bazı konularda henüz tam olarak olmamız gereken yere, medeniyetin ilerisine varamadık. Dünya 100 yılı aşkın süre önce mezhepler arası kavgaları bırakmış, dinler arası ve din dışı kavgalara geçmişken biz hala kendi içimizde bırakın mezhepleri, cemaatler arası kavgalarla ufalandıkça ufalanmaya devam ediyoruz. Bu kavgalara dalmış bizler için ateist bir topluluğun çıkıp bu şekilde “saygısız” ilanlar vermiş olması bizim henüz hazmedemeyeceğimiz bir hareket. Bunu zaten bundan seneler önce güzelim Sivas’ımın hazin Madımak Katliamı’nda yaşadık (Belgeseli için tıklayın). Koskoca adamların, bir kişinin inançsız olduğunu belirtmesi üzerine nasıl güdülerek, yönlendirilerek, birleştirilip katliama yol açtığının en hazin örneklerinden birisidir. Sivas hala bu günü dehşetle anar. O gün oraya şenliğe şehir dışından gelenlerin ne şenlik ne de huzur için geldiğini bilmelerine rağmen dertlerini anlatamaz, bu yabancıların şehirlerine bıraktığı lekeyi taşımak zorunda kalırlar. Bizler de bir kişi “inançsızım” dedi diye bir otel dolusu insanın nasıl yakılmış olacağını anlamaya çalışırız. Bütün bu olay da aslında bize ateistlerin kurumsallaşan, örgütleşen yobaz din yaklaşımına karşı olmakta ne kadar haklı olduğunu ispatlar.

Tarihte inançları dolayısıyla inançsız kimseler tarafından öldürülen kimseler yoktur, varsa da öne çıkmaz. Öteki tarafta maalesef inançsızlıkları veya başka türden inanca sahip oldukları için katledilen, sürülen, işkence edilenlerin sayısı şaşılacak derecede fazladır. En ünlü hikayeler bu olaylar üzerine kurulmuştur. Gelmiş geçmiş en ünlü bilim adamlarından Galile bile kurumsal hristiyanlık tarafından kabul edilemeyecek bilgileri günışığına çıkarmasından dolayı idama mahkum edilmiş, tarihin en önemli hareketlerinden Rönesans devrimleri kurumsal hristiyan dünyasına karşı gerçekleştirilmiştir. Sadece Orta Çağ değil, Eski Mısır’da Firavunlar dini liderlik yetkilerini sömürmeye başladıktan kısa süre sonra toplu idamlar artmış, bugüne yaklaşırsak da Dünya’yı fikriyle saran Müslüman Terörü (Batıdaki adıyla “Cihat”) kavramının özünü de aynı kurumsallaşmış yanlış yönlendirmeler doğurmuştur.

Bir tarafında inançsızların diğer tarafında da yobaz kurumların olduğu bu savaş yıllar içerisinde mutlaka büyüyecek, yepyeni tartışmalar doğuracaktır. Ben de illa bir tarafa sürüklenmem gerekirse, kendimi çok derin inançlı sayan bir akıl ve mantık adamı olarak, kendi çelişkimi hangi yöne destek vereceğini bilemez halde bulup dualarımı hayırlısına ermemiz için edeceğim. Ancak elimizdeki örneklem gösteriyor ki, insanoğluna yobazların bırakmış olduğu tahribatın boyutları ve sürekliliği karşısında ateistlerin kavgası boşuna değil.

8 Comments

  • Ahmet Zehir

    February 12, 2009 at 3:54 am

    1) sen ne zaman ayetleri falan ezberledin? :))

    2) kesinlikle haklisin. yani, inancsizlarin (ateist ve agnosticler) zararsiz olduklari konusunda. ateistlerin asil kavgasi yobazlar ile demissin. bu biraz yanlis aslinda. ateistlerin aslinda kimse ile bir derdi yok. benim bildigim, tanidigim ateistler ortalikta dolasip “ateistligi yaymaya” calismiyor. ama yobazlara baktiginda, dini yaymaya calismak ile kalmayip, kendi dinlerine inanmayanlari dusman ilan ediyor,kendine tehlike olarak goruyor ve yok etmeye calisiyor.

    mutlaka arada ciban basi gibi cikan ateistler de vardir (mesela richard dawkins – god delusion adli kitabin yazari). ama bu ciban baslarinin genelde yaptiklari konusmalardan, kitap yazmaktan ileriye gitmiyor (bildigim kadari ile en azindan). sanirim bunun sebebi, bu insanlarin genel olarak dusunen insanlar olusu. sirf moda diye ateist olanlardan bahsetmiyorum. hani cidden oturup bu konuda kafa yormus olanlar. boyle insanlarin daha az zararli oldugunu dusunuyorum. daha bi bilincli oluyorlar (istisnalarin kaideyi bozmadigini da dusunuorum :))

    ayni sekilde bu konuda dusunup kada yormus inancli insanlar da zararsiz (mesela sen :)) onemli olan beynimizi kullanabilmek sanirim. dusunup kafa yorabilmek. gerisi geliyor kendiliginden aslinda. ha bi de karsi tarafi dinleyip, saygili olmak da onemli.

    3) bence herkes ateist olsun kurtulalim. 🙂

  • Ufuk Erdoğmuş

    February 12, 2009 at 11:44 am

    1) Evimde Kur’an var, açıp okuyorum. En büyük yanılsama bir şeyler bilmek için hatim indirmek olduğundan korkmak. “Oku”. Yeterince basit aslında cevaplara ulaşmak.

    Bunun dışında üşengeçler için:
    http://www.kurandakidin.com/ adresinde Kur’an içerisinde sözcük aratılabilir. Ayrıca bir dizi yazı ile ilginç yorumlar da var, çoğu doğru, birkaçının eksik veya hatalı olduğunu incelerken farkettim. Ama genel hatlarıyla amacını takdir ettiğim bir site.
    http://www.kuranikerim.gen.tr/ bana göre internetteki en doğru dürüst Türkçe Kur’an sitesi. Ne yorum var ne bir şey. 6 değişik bakış açısına sahip çevirmenin 6 değişik çevirisini aynı anda görebilir, yorum farkları ile ne tür anlam kaymalarına yol açılabildiği izlenebilir. Ben alıntı yaparken haliyle resmi kaynaktan, Diyanet çevirisinden almak zorundaydım. Ama verdiğim ayet için bir fark yoktu, keza azıcık okuyanların hepsinin bildiği bir ayettir, sık kullanılan bir örnektir “şah damarından yakın” sözü.

    2) Tanımda biraz eksik kalmış, haklısın. Her ateist kendini yollara vurup insanlara dinsizlik aşılamaya çalışmıyor. Sonuç olarak Ateizmin de yobazı var, her şeyin olduğu gibi. Ben başlığı ve tanımı kullanırken halk arasındaki ateist kavramını kullandım. Maalesef yoldan geçen 100 kişiye sorsan “ateist nedir, necidir, ne yapar?” diye, en az 90 kişiden alacağın cevap, “dinsiz, din düşmanı, dinsizliği yaymaya çalışan, satanistlik” benzeri bir tanımdır. Çevremdeki nispeten görmüş geçirmiş kişiler bile bunu böyle bilebilir. Sonuç olarak çoğu ateist de inançlı olmak ile yobaz olmayı birbiriyle eş sanıyor. İki uçta insanlar birbirini tanımıyor.

    Önemli bir ayrıntıyı ekleyerek ateistlerin zararsız olduğu ve ebediyen zararsız kalacağı fikrine de karşı çıkmak istiyorum. Bence ateistlik baskın olsaydı Dünya’da, o zaman insanlar inançlarını gizler, saklarlardı. İnsan doğası vahşidir,birlik olmak ister. Anlayış ve hoşgörü gelişmediği sürece istediğin kadar akla mantığa dayandır. Sonuçta akıl, mantık ve kişisel tecrübeler yoluyla inanca ermişler de (misal ben) aynen akıl ve mantık önermeleriyle ateist olmuşlar kadar kendi fikirlerini savunabilecektir. Fikir alışverişinin fikir çatışması olduğu an, hangi taraf üstün olursa olsun katliamların ve kavgaların süreceği andır. Ve biz bunu yaşıyoruz.

    3) Herkes ateist olsaydı bile insanlar birbirini tuttuğu takım için, oturduğu mahalle için, şöyle yan bakıverdiği için öldürmeye devam edecek. Sorun ne dinde ne de dinsizlerde. Sorunun kendisi beşeriyet. Beşer, İnsan olmadıkça benzer sorunlar sürecektir.

    4 * bu da benden olsun * ) Ateist yaklaşımlı düşünürleri yobaz yaklaşımdaki cahillere her an tercih ederim. En azından ilk emir olan “oku”, temel tavsiye olan “Allah size akıl bahşetti, aklınızı kullanın” ve genel özet olarak sunulan “Kur’an’dan, herkes kendisi kadar anlar” yaklaşımını uyguladıkları için bence takım tutar gibi din tutanlardan üstündürler. Ayrıca inanmayanların yeri de ayrıdır, çok yerde bahsi geçer. Fakat katillerin, zalimlerin ve kavgacıların “insan” içinde yeri yoktur.

    Çok uzun oldu kusura bakma 🙂

  • Ahmet Zehir

    February 12, 2009 at 6:46 pm

    ne demek uzun olsun. en azindan cevap yazmissin (sen anladin onu:) )

    1) haha. din’in teknolojiye ayak uydurmasini seviyorum. eskiden, evde kur’an yoksa okuyamazdin. simdi iphone ugulamalari var. istedigin yerde oku.

    2) ayni seyden bahsediyoruz. ben de demiyorum zaten ateistler sonsuza kadar zararsiz kalir diye. cogunlugun azinligi ezmesi (hangi alanda olursa olsun) bi cesit icgudu sanirim. bunun evrimsel bisey oldugunu dusunuyorum ama cok uzun kacacak simdi anlatmaya baslarsam 🙂

    3) evet. aslinda cozum herkezin agnostic olmasi. 😛

    4) ateist yaklasimli yobazlarda var. takim tutar gibi ateist olanlar. bi marifet sananlar. ne oldugunu bilmeden konusanlar. onlarda zararli. uzak durmak gerekir.

  • DE

    October 5, 2009 at 5:10 am

    Ufuk’cum, sen neler dusunuyormussun boyle? Inancli akil adami ne demek? O anca Ahmet’in dedigi gibi agnostik olman durumunda mumkun olur – o da belki.

    Inanc ile akil bir arada gitmez. Inanc belirli seyleri kayitsiz kosulsuz kabul etmeni gerektirir, akil ve bilimsel yontem ise her konuda (! evet buraya dikkat… her konuda!) elindeki verileri celiskisiz aciklayan ‘en basit’ aciklamayi tercih etmeni ve mantikli sonuclar uretmeni gerektirir.

    Akil ve bilim kosulsuz “prior belief” kaldirmaz ve kabul etmez. Buna karsin inanc – adi uzerinde “prior belief” olup elindeki veriyi akil ve mantik yolu ile incelemene ilk engeldir. Tanim icabi bu boyle yani. Tanimda mi anlasamiyoruz yoksa?

    Ben sana humanist+naturalist yaklasimi tavsiye ederim. Hem daha pratik, hem de daha gercekci ve akilci… Hem de ayni zamanda agnostic bile olabilirsin – Ahmet’i de mutlu edersin bu vesile ile 🙂

    Bakiniz:

    http://en.wikipedia.org/wiki/Humanism

    http://en.wikipedia.org/wiki/Naturalism_%28philosophy%29

    Bir de herkese tavsiye edilesi bir prensip. Bunun da iPhone uygulamasini cikarirsa biri sahane olur…

    http://en.wikipedia.org/wiki/Ethic_of_reciprocity

    Boylece takim taraftarlari arasindaki kavgayi da sonlandirir, mahalleler arasi kapismalari engelleyebiliriz.

    Nesli’ye sor da sana maximum likelihood estimation ogretsin. Ondan sonra Maximum Entropy Principle ogren. Bir de stochastic differential equations ogren… ondan sonra evrenin isleyisini tekrar degerlendir – hala inancli olacaksan, en azindan inandigin yaraticinin ne kadar iyi bir matematikci oldugu fikri pekisir. Ama daha guzeli biraz daha tarih, fizik, ve biyoloji ogrenmen olacaktir. O zaman gelsin pantheism (ne de olsa fikirler de yavas yavas evrimlesir fikrinden yola cikarak bir sonraki dusunce yapinin bu sekilde olacagini dusunmek makul olacaktir – oyle gorunuyor ki su anda deism civarlarinda takiliyorsun ama evrenin deterministic differential equation oldugunu saniyorsun (kader inanci bunu gerektirir)…).

    Ogrenilecek bazi tarih konulari:
    1) Yahudiler Misir’da yasarken nasil asimile olmadilar. Onlarin tanrisi neden Misirlilarin da tanrisi degildi (o zamanki dusunceye gore yani)…
    2) Pers mitolojisinde cennet ve cehennem, dunyanin iyilik/kotuluk secimini yapip, oldukten sonra cezalandirilacagimiz hayatin mekani olmasi fikri MO 1000-500 civarinda nasil gelisti? Baslangic anahtar kelimesi: Ahuramazda…
    3) Yahudiler Misir’dan cikip Canaan/Philistine bolgelerini nasil fethetti (MO 1500-1000). Bu arada Incil ve Kuran’da gecen “peygamber” olan sahislar nasil kisilerdi (David/Davud onemli bir sahis). Yan not: Filistinliler aslinda bu bolgede Yahudiler ile savasirlarken (MO 1500-1000’den bahsediyoruz) simdi neden kendilerini Arap zannediyorlar? Emevi/Abbasi devri asimilasyon olmus mudur kontrol altina alinan bolgelerde? Ayni fikirden yola cikarak Araplar kontrol ettikleri OrtaDogu ulkelerinde parali asker olarak bulunan Turkler hakkinda ne dusunuyorlardi (kisaca: pis namussuz iffetsiz adamlar, ordulariniz isimize yaramasa size bir dakika tahammul etmeyiz amma, hadi bakalim simdilik boyle olsun! – Bakiniz Bizans uzerinden Iskandinavya’ya yola cikan Arap elcisinin seyahatnamesi ve gunlugu – ismini hatirlarsam soylerim).
    4) Yehova Yahudilere sonsuza dek hukum surecekleri bir ulke vaad ederken nasil oldu da Babilliler onlarin ulkesini 400 yil sonra fethetti (MO600-500 civari olsa gerek). Yahudiler ulkelerini kaybedip Babil’e Sumer’e surulunce neler hissettiler? Pers mitolojisindeki fikirleri hazir Babil’e gelmisken ne benimsediler? Bu arada dinlerindeki celiski yaratan varsayimlardan nasil kurtuldular (kisaca: Yehova bizim ahlaksizligimizi vs cazalandirdi… Halbuki bir deprem falan yapip 10000 masumun olmesi vasitasi ile de ayni mesaj verilebilirdi – gunumuzdeki orneklere bakarsak; koskoca ulkeyi dusmana yedirtmek agir kacmis sanirim…)? Bildigimiz Tevrat’taki bolumleri nasil yazdilar neler dusunduler?
    5) Yahudiler’den bir eleman Kudus’e yuzyillar sonra elinde bu son yazilan Tevrat ile gidip sabahtan aksama nasil vaaz verdi meydanda? Yahudiler “ulkelerini” tekrar ele gecirdiginde Babil’den gelen bu yeni fikirler onlarin dinini nasil etkiledi?
    6) Yuzyillar sonra bu sefer ortami kontrol eden Romali’lara ve onlarin usagi olan Yahudi kralina gicik olan Isa kime neden ve nasil isyan etti? Gercekten suda yurudu mu? Tastan su sepetten balik ve ekmek cikardi mi binlerce kisi icin? Korleri iyilestirdi mi?
    7) Isa tanrinin oglu olmaktan tanrinin yeryuzundeki yansimasi olmaya nasil terfi etti (200-300 arasi suren Hristiyan mezhepleri arasindaki savasa dikkat – Iznik Konseyi burada son nokta)…
    7) Ondan da yuzyillar sonra Kudus’e amcasi Ebubekir ile gelen genc bir tuccar Yahudiler’den ve Hristiyan’lardan bazi fikirleri aldi mi. Onlarin hatalarini ve inanc sistemlerindeki bazi zayif noktalari gorup bunlara karsi onlemler dusundu mu? Acikcasi Islami inanc yapisinin oncekilere gore daha ‘abstract’ oldugunu sanirim herkes gorebilir. Bu da onemli bir gelismedir.

  • Ufuk Erdoğmuş

    October 5, 2009 at 10:40 am

    yorum üzerinden bu kadar kaynağa cevap vermek, takip edip incelemek imkansız olacağı için, bir ara bunları incelemeyi kendim dahil herkese tavsiye etmiş olayım.

    Benim şahsi fikrime göre benim inanıyor olmam bilimsel tanımıyla sanırım bir “hipotez”. Sonuç olarak kendimi “inançlı akıl adamı” olarak tanımlamamdan dolayı elbette ki ispatlanmadıkça doğru kabul edemem. Fakat sanırım bahsettiğim “inanmak” eylemi daha felsefi bir tercih.

    Ben ispatlanmadıkça, ben ispatını öğrenene kadar, kendi kafamdaki hipotezimin doğru olduğuna “inanıyorum”. Bu hipotez de evrenin bir bütün halinde ilahi bir düzenek olmasını gerektiriyor geçmiş delillerim ve naçizane kısır gözlemlerim doğrultusunda. Ayrıntısına genel tanımda girmiyorum. Fakat akıl adamı olmanın gereği olarak sanırım Tanrı’nın oradan seyreden bir insanımsı olmadığını kabul etmek gerek. Buradan sonra “katı bilimci” kişiler ile “katı dindar” kişiler arasındaki tartışmayı iyi incelemek gerekiyor. Dindar çoğunluğun en büyük sorunu tarih boyunca dine insan etkisini gözardı ederek her etmeni “din” sanmaları. Basit örnekler sayısız. “Din” tanımını bilimcilerin ele alışı da aynı şekilde biraz eksik çünkü çoğunluğun savunduğu “din” düzenlerini ele alarak “başka türlü birşey” olması ihtimali gözardı ediliyor.

    Deism, Agnostizm, Humanism, Naturalism konularında haklısın. Halihazırda birkaç yıldır o sularda sıklıkla kafa yormaktayım. Fakat herkesin fikirlerinin evrimleşme haritası bir olacak diye bir kural maalesef yok. Bu da zaten işin heyecanlı kısmı.

    Okuyup, hayat boyu düşünüp, varolmanın tadını çıkarmak önemli olan.

  • Ufuk Erdoğmuş

    October 5, 2009 at 10:45 am

    Şamanism (Paganism) kökleriyle diğer dinlerin (özellikle hristiyanlık) nasıl ortak noktaları olduğundan da haberi olanlar zaten kafaları karışmış şekilde afallayacaktır. Bunu da ben dipnot olarak eklemiş olayım aklıma gelmişken.

  • DE

    October 6, 2009 at 5:34 pm

    1) Tabi ki tum dinlerin ortak noktalari var cunku hepsi ortak insan psikolojisinin urunu – ayni korkular, ayni sorular, ayni cevaplar (neredeyse yani)…

    2) tam bir deist gibi konustun. Senin inancin daha dogru olarak matematikte ‘axiom’ tabir edilen sey:
    http://en.wikipedia.org/wiki/Axiom

    Hipotez degil cunku (bakiniz: http://en.wikipedia.org/wiki/Hypothesis) hipotez bir gozlemi aciklamaya yonelik test edilebilir bilimsel bir cumledir. Eger inanc hipotez olsaydi, iki ihtimal olurdu:
    1) Inanilan fizik otesi varlik bizim tabi oldugumuz fizik kurallari disinda kaldigindan olculemez, gozlenemez.
    veya
    2) Bu varlik olculebilir ki ancak o zaman bizim fizik kurallarimiz disinda olmadigindan klasik orta-dogu dinleri anlamda tanri olmaz.
    Birinci ihtimalde olay hipotez olmazdi, ikinci durumda da inanc yalnis olurdu.

  • Ufuk Erdoğmuş

    October 7, 2009 at 10:15 am

    Sen 1) numaralı cümlende ispatlanmamış varsayımını sunuyorsun, tarafsız bakmaya çalıştığım için buna yorum yapmıyorum. Dinlerin insanlar tarafından çarpıtılması gerçek, insan ürünü olması varsayım bana göre. Ortak noktaların olmasını aynı çarpıtmalara bağlayabiliriz, fakat bana göre “varsa” ilahi olanı reddetmemizi gerektirmez (en azından şu anki bilgimle bunu söyleyebilirim).

    2) evet deist gibi konuşmuş olabilirim. Şahsen Deist yaklaşımı oldukça başarılı ve tarafsız buluyorum. Fakat onun da yetersiz olduğu nokta var ki o da senin son cümlendeki hatalı varsayımla ilişkili bana göre.

    Aksiyom benzetmesini aynen kabul ettim. Evet, benim “inanıyorum ki” dediğim yaklaşımın bilimsel, en azından matematiksel karşılığı aksiyomdur. Bu şekilde ele alınabilir.

    1) “İnanılan fizik ötesi varlık” dediğin zaman kimin inandığı ve hangi fizik sınırlarından bahsettiğin bence önem kazanıyor. Derine girip tekrar kaybolmayalım bu yazı altında tekrar, ısrarla “başka türlü birşey” dememin sebeplerinden birisi de bu bahsettiğim muğlak sınırlandırmalar.

    2) cümlenin başını anlamadım tam olarak, ama önemli de değil çünkü “klasik orta-doğu dinleri anlamında tanrı” tanımını da doğru veya muhatap kabul etmek ne kadar doğru onu sorgularım. Bana sorarsan özellikle Hristiyan tanrı tanımına hiç bulaşmamak gerek. Ha Jesus’ı tanımlamaya çalışmışız ha Herkül veya Zeus’u. Burada bilimsel veya mantıksal bir tartışmanın yeri yok bana göre.

    Özetle en büyük ve temel varsayım olan “klasik tanrı tanımı”nı gözden geçirmedikçe zaten bilimsel ve mantıksal olarak varılacak sonuç bence tektir. Benim mücadelem de zaten “klasik tanım yobazları” ile “klasik tanım karşıtı ateizm yobazları” ikileminin dışına sıyrılabilmek. Burada senin yaklaşımın biraz ikinci sınıfa giriyor.

    Yazının son iki cümlesinde sanırım fikrimi ve yazı kapsamındaki taraflar arasında tutacağım tarafı belirtmişim. Peki ben ve benim gibi aynı “aksiyom” etrafındaki diğerleri ne yapsın?