Post Image

Darwin'in Ankara'sı.

Ankara trafiği hakettiği şöhrete ulaşamamış bir doğa harikasıdır. Doğa harikası derken kastım, sönmüş ama eskiden çok canlar yakmış bir yanardağın söndükten sonra turistik hale dönümesidir. Ankara trafiği, yaşarken ölümcül ve Dünya üzerinde en uzak durmanız gereken şeylerden birisiyken, ölüyken veya uyurken sohbetlere, esprilere ve insanların kaynaşmasına vesile olabilecek bir yapıdadır. Yabancı olanlar bilmeyecektir; Ankara, saat 10 olduğunda yatar, uyur.

Ankara trafiği İstanbul’dan gelen İstanbul habitatında yetişmiş bıçkın şöförlerin, ödlerinin aslında ne kadar da ince olduğunu farketmesini sağlayan bir canavardır. Trafik canavarı olarak da bilinen eleman da aslen bir Ankara “bebesi”dir (Ankara’da sıkça kullanılan bir tabirdir “bebe”).

Ankara’da şöförler İstanbul’daki gibi trafiğin ruhuna ayak uydurmaz. Ankara’da trafik ruhsuz olduğundan neye uyulacağı bilinemez ve bu sebeple orman kanunları geçerlidir. Yola çıkanlar arasında “güçlü olan hayatta kalır.” (Darwin amcamıza selam olsun!) Darwin’in teorisinden zaman içerisinde evrim teorisi üretilmesinden yola çıkarak ekleyebilirim ki, Ankara trafiğinde de bir süre hayatta kalmayı başarabilen seçilmiş kişiler, bu ortama göre evrim geçirir, diğer şehirlere dağılıp bu kültürü aşılarlar.

Ankara’da şeritler İzmir gibi ortalama araba genişliğinin bir karış fazlası değildir. Ankara’da şerit genişliği ölçü birimi zaten araba değildir. Ortalama şeritler kamyon, dolmuş, otobüs gibi birimlerle hesaplanır. Bu kuralla birlikte ortalama şerit genişliği Ankara’da İzmir’e oranla 30-50% fazladır.

Ankara’da şerit sayısı ne İstanbul ne de İzmir gibi 3 ile sınırlıdır. Ankara’da ortalama bir yol zaten 3 şeritlidir. Şerit genişlikleri ile ilgili gerçek korunur ve buna rağmen yollar bol bol şerit alacak kadar da geniştir. İşin ilginç yanı şöförler şerit mantığını asla kavramamış olduğundan, şeritleri takip etmezler. Çizgilerden yürüyen çocuklar gibi şeritleri ortalayarak ilerlenir Ankara’da. Burada biraz görmemişlik de söz konusu olabilir. Hani çocukların oyuncağı olmazsa ilk oyuncak bulduğu yerde suyunu çıkartana kadar oynarlar da üstünden inmezler ya; işte öyle bir bilinçaltı gerekçesi de olabilir Ankara yollarında. Bir Ankara’lı şöför için şeritlerin gereksizliği belediye tarafından da bilindiğinden çoğu yolda zaten şeritler silinmiştir ve yenilenme gereği duyulmaz. E bu durumda şöförler bir işe yaramasa da şeritlere hasret kaldığından ilk buldukları yerde üstüne çıkarlar ve yolun sonuna kadar olabildiğince şeridin üzerinden giderler. Onlara da hak vermek lazım…

Ankara’ya ilk kez gelen İzmir ve İstanbul’lu şöförler kıskanırlar. Yolların genişliği hayret uyandırıcıdır.

Ankara’da bir kış geçiren İzmir ve İstanbul’lu şöförler şaşırırlar. Herhalde Türkiye’de hiçbir yerde her sene aynı yollar defalarca yama yapılmıyordur. Zannedilir ki, yollar bir kere adam gibi yapılır, sonra bir daha bozulmaz. Burada yanılırlar işte İzmir ve İstanbul’lular. Ankara bir krallıktır ve mümkün mertebe kralın çevresi para kazanmaya devam etsin diye uydurma ihaleler ile çatlak patlak yamalar yapılır ki sürekli yeniden birilerine asfalt döktürülsün.

Ankara’da bir sene geçiren İzmir ve İstanbul’lular artık buranın kurallarını öğrenmeye başlarlar. Burada özel kurallar vardır ve maalesef bu kurallar bir yerde yazmaz, ancak yaşayarak öğrenilir. Ben bir kaç örnek vereceğim ama yaşamadan anlaşılması yine de imkansız olacaktır.

Ankara’da kırmızı ışık “DUR” anlamına gelmez. Kırmızı ışık, yandan gelen yolda da başka bir ışık olduğunu hatırlatmak için konmuştur. Dolayısıyla gidilen yol üzerindeki lambada kırmızı dışındaki herhangi bir renk önemsizdir. Kırmızı ile yan yoldaki ışık hatırlatılmıştır, diğer renkler (sarı ve yeşil sanırım ?!) ortama renk ve canlılık katmak için eklenmiştir. Kırmızı ışık görüldüğünde yandan gelen yolun ışığı takibe alınmalıdır. Eğer her iki yolda da kırmızı yanmışsa artık geçebilirsiniz! Farkındaysanız size yeşil veya sarı yanması bile önemsizdir. Burada “GEÇ” işareti yandan gelen yoldaki lambada kırmızı yanmasıdır. E tabi yan yoldan gelenler de kendine has kurallara sahip olduğundan bol miktarda çakışma olur. O kadar kusur kadı kızında da var. Zaten “güçlü olan hayatta kalır” kuralı gereği bir çatışma ortamı da gereklidir.

Ankara’da hızını arttıran sol şeritlere doğru geçmez. “En hızlı giden en soldan, en yavaş giden en sağdan gidecek” diye bir kural asla yoktur. Zaten Ankara’da şeritler ile ilgili tüm kurallar bir muamma olduğundan bu durum da şaşırtıcı olmamalıdır. Burada benim size verebileceğim en önemli bilgi, yılların tecrübesi ile doğrulanmış, 90% oranla tutacak bir kuraldır: “Ankara’da en hızlı akan şerit her zaman orta şerittir.”

Ankara’ya dışarıdan gelenlerin garipsediği, Ankara’lı olmanın ise şartlarından birisi olan “makas atma” becerisi de gizli bir işarettir. Bazı kesimlerin merhabalaşırken öpüşmek yerine kafaları değdirmesi (tokuşturma da dendiği olur), bazı akımların el işaretleri olması gibi, Ankara’da şöför olmanın da bir nevi işaretidir “makas atmak”. “Makas atmak” nedir diyenlere tek tavsiyem, bu sorunun cevabını asla yaşayarak öğrenmemek için dua etmeleridir.

Trafik akışı dışında değişik yapılarla bu doğal ortam beslenir. Örneğin Ankara’da geçmek isteyeceğiniz bir ara sokak büyük olasılıkla tek yöndür ve siz ters yöndesinizdir. Bu gibi durumlarda büyük ihtimalle olmayan veya okunmayan tabelayı göremeyerek dönüşünüzü kaçırmışsınız demektir. Ankara’da dönüş kaçırırsanız en az 3 kilometre fazladan gideceksiniz demektir.

Akmayan trafik ile ilgili de değişik kurallar mevcuttur. Örneğin Ankara’da otoparklar zenginler içindir. Halk, kaldırımları, kaldırım kenarlarını, en sağ şeridi ve bazı bölgelerde en sol şeridi kullanır. En sol şeride park etme geleneği Ankara’lılar için yeni yeni oturan bir gelenektir. Sağ şeridin dolmuş olması şartı aranmaz. Aranan özellik, gidilecek yerin yolun öteki tarafında olmasıdır. Yolların geniş olduğundan bahsetmiştik. Bu tip park ediş genellikle geniş ve çift yönlü yollarda tercih edilir. Kişi karşıdan karşıya 2 yolu geçmek yerine ortadaki kısma yakında hemen sola çekiverir. Böylece 2 yerine 1 yolu karşıdan karşıya geçer. Zaten ne şerit genişliği ne de sayısı gibi kavramlar önemli olduğundan ha sağda park etmişsiniz ha solda. İnsanlar zaten ortadan bir yerden gidiverir.

Ankara’da yollarda belirli bir ast üst ilişkisi mevcuttur. İstanbul’da yakınılanın aksine taksiler Ankara’nın hakimi değildir. Ankara halkın şehridir ve bu yüzden yolların hakimi otobüsler ve dolmuşlardır. 3 şeritli (Şerit?! 3?!) bir yolda yanyana 2 otobüs ve onları sollayan 2 dolmuşu aynı anda görmek çok olasıdır Ankara’da. Ast üst ilişkisinde tabi ki en alt tabaka da motorsikletlerdir. Ankara yollarında 3 yıl ufak bir motorsiklet (paket servis yapılan “scooter”lar tarzında bir araç) kullanmış birisi olarak Ankara trafiğine buradan şükranlarımı iletmek istiyorum. Onun sayesinde içgüdülerim gelişerek, Örümcek Adam misali tehlikeyi önceden anlar ve 2 kilometreden karakter tahlili yapar seviyeye ulaştı.

Sonuç olarak dileğim, Ankara trafiğinin hakettiği üne ve tanınmışlığa kavuşmasıdır. Artık Ankara “memur şehri” sıfatı, başkent olması ve zehirli suları ile değil, doğal afetlere taş çıkartan olgularıyla, halkının yaşam mucizeleriyle ve kendine özgü duruşuyla tanınsın.