Post Image
By ufukerdogmusDecember 21, 2008In BenselDenemesel

Orada, bir yer var uzakta…

Sıkça örnek aldığım bir anıyı bu defalık ayrıntısına girmeden doğrudan aktarmayı tercih ediyorum. Lisede tüm okulun çok sevdiği Felsefe öğretmenimiz ve “hayat danışmanımız” Duran Bey’in bir sözü vardı: “Akıllı adam gittiği yere uyum sağlayan adamdır.” Bu söze, yine bir o kadar saygı duyduğum edebiyat öğretmenimizin ekleyecekleri vardı: “Akıllı adam gittiği yeri değiştiren adamdır.” Ben her zaman ilkini giriş, ikincisini ise artık benim de dahil olduğum yerde, beni dahi edilgen kılacak şekilde daimi hedef olarak benimsemişimdir.

Fransa için elbette ki ilk amaç buraya uyum sağlamaktır. Herhangi bir göç sonrası her insanın, her kitlenin yapması gereken de aslında budur: Uyum sağlamak. Çok eski latince bir deyim vardır: “si fueris Rōmae, Rōmānō vīvitō mōre; si fueris alibī, vīvitō sicut ibi(if you are in Rome, live in the Roman way; if you are elsewhere, live as they do there). Türkçesi: “Roma’dayken Romalı gibi yaşa, başka yerdeyken oradakiler gibi yaşa.” Nihai olarak olmasa da bir yere uyum sağlamanın ilk adımı bence de budur. Bunun aksi bir yaklaşımda yalnızca bir misafir, yama hatta bazı toplumsal azınlıklarda olduğu üzere parazitlikten öteye geçmez bu katılım. Bu doğrultuda da elimden geldiğince, kendimi kaybetmeden içimizdeki Fransız’ı keşfetme yolunda ilk adımı atmaya çalıştım. Her ne kadar karşılaştırmalar, benzetmeler ne sağlıklı ne de geçerli bir mantığa oturmuyor olsa da eğlenceli ve düşündürücü olduğundan geldiğimiz yer olan bizim oralar (temel olarak Ankara) ile vardığımız yer olan buraları sokaktaki hayat açısından incelemeye başladım. Eğlenceli ve rahat okunur olması açısından basit yoldan şaşmadan, madde madde gidelim…

  • Bizim oralarda sokakta yürürken duvar dibinden kaldırım boyunca yola doğru süzülen sıvı, muhtemelen bozuk bir klimadan akan su veya yıkanmakta olan bir balkonun artıklarıdır. Buralarda ise çok büyük olasılıkla, yüksek oranda amonyak içeren, insani dışkıdır. İkisinde de basmamayı tercih ederler.
  • Bizim oralarda otobüslerde balık istifi doluşmak normaldir. Buralarda yalnızca bedava hatlarda işe gidiş geliş saatlerinde rastlanır. İkisinde de insanlar gerilir.
  • Bizim oralarda ineceği durağı bilmek, yolları takip etmek, otobüse binen vatandaşın görevidir. Buralarda otobüsün ortasındaki dev ekranda gösterilir, sesli uyarı ile hatırlatılır. İkisinde de “şoför” arada atlar, yolcular durağını kaçırır.
  • Bizim oralarda durulacak yer şoförün takdirine bırakılabilir. İnsani sebeplerden durak dışı indirme bindirme yapılabilir. Buralarda kapı kapandımı iş işten geçmiştir. İkisinde de şoför yolda bir arkadaşını gördüğünde herşeyi bırakıp kapıyı/pencereyi açıp arkadaşıyla muhabbet edecek zamanı ayırabilir.
  • Bizim oralarda otobüsler “10 dakikada bir”, “saatte bir” gibi sistemleri kullanır. Buralarda 13:27, 14:49 gibi dakikalar verilir. İkisi de aynı oranda şaşar.
  • Bizim oralarda ne kadar sık otobüs olursa olsun yetmez, illa ki bazı hatlar yine de balık istifi olur. Buralarda ne kadar dakik olunursa olunsun, insanlar saate dikkat etmez, bizdeki gibi durağa gider, bekler. İkisinde de toplu taşıma sisteminin ne kadar kötü olduğundan bahsedilir.
  • Bizim oralarda taksi büyük şehirlerde birden fazla kişi için bir yedek seçenektir. Buralarda yolda taksi bulunamaz.
  • Bizim oralarda büyük şehirlerde park sorunu olan yerlere arabası olanların bile taksiyle gitmeyi seçtiği olabilir. Buralarda neredeyse herkesin arabası vardır, bizden daha fazla park yeri sorunu vardır, ama yine de taksiyle değil arabayla giderler. Parası neyse park yerine verirler.
  • Bizim oralarda taksiye binerken bazıları temiz taksi, yeni model araba, eli yüzü düzgün şoför seçer. Burada taksilerde seçme şansınız yoktur… Neredeyse hepsi son model Mercedes kullanan, yarısı bayan, neredeyse hepsi eli yüzü düzgün şoförlerdir. Israrla neredeyse kimse taksiyi tercih etmez.
  • Bizim oralarda taksi gidilecek yere, aciliyete ve şehrine göre karşılanabilir, halka uzak görünse de aslında bilinenden daha yakın bir araçtır. Buralarda taksi çok pahalıdır (diyorlar).
  • Bizim oralarda arabası olan için benzin hesabı yapmak normaldir. Buralarda tamirci hesapları kabarık.
  • Bizim oralarda benzin şu aralar 2.65 lira, buralarda şu anki kura göre 2.40 lira. Hayat şartlarına göre burada aynı değer bizim oraların yarısı anlamına gelse de ikisinde de çok pahalı olduğundan şikayet edilir.
  • Bizim oralarda fiyatı 1 lira olan bir şeyin fiyatı buralarda ortalama 1 ile 1.2 Euro arasındadır. 1 Euro 2.2 lira olsa da buralılar için Euro neyse, bizim oralarda lira da odur. Hayat içerisinde değer farkı çok yoktur.
  • Bizim oralarda sebze, meyve, süt, yumurta, ekmek, gazete, elektrik, su ucuzdur. Buralarda daha pahalı. Yine de hayat ortalamasına bakıldığında değerleri aynıdır.
  • Bizim oralarda et, tropik meyveler, benzin, elektronik eşyalar pahalıdır. Buralarda daha ucuz. Hayat ortalamasına bakıldığında ise iyice ucuza gelir…
  • Bizim oralarda sebze ve meyve pazardan alınır. Daha taze, daha ucuz, daha güzeli oralardan bulunur. Buralarda pazar benzeri oluşumlar büyük marketlere göre ne daha ucuzdur, ne daha kaliteli… Halk yalnızca küçük ve yerel esnafı desteklemek için bu yolu seçiyor tahminimce.
  • Bizim oralarda Avrupa Birliği bir hayaldir. Avrupa malları bir halt zannedilir. Buralarda Avrupa Birliği’ne rağmen yerli malları daha çok satılır, yerli malı satmanın ve almanın büyük ölçekteki faydaları vurgulanır, halk tarafından bilinir.
  • Bizim oralarda çöp dağları vardır. Marketlerde herkes aslında 1 torbaya sığacak kadar alışverişi 3 torba ile taşır. “Aman yırtılmasın, aman evde çöp olarak kullanırız.” Buralarda marketler naylon torbaları para ile satar. Çöpler torbalar ile rastgele değil, plastik, karton, cam ve organik olarak ayrı ayrı çöp kovalarına atılır. İnsanlar çevreyi korumaya teşvik edildiği için alışverişe giderken bizde çok eskiden yapıldığı gibi pazar arabaları ile, kumaş torbalar ile veya en kötü ihtimalle daha önceden almış oldukları torbalar ile giderler.
  • Bizim oralarda pazar arabaları tedavülden kalkalı yıllar oluyor. Yalnızca yaşlı teyzelerin kullandığı araçlar zaten onlar. Aman karizmaya dikkat… Buralarda pazar arabasıyla otobüse binilir, sokakta yürünür. Sonuçta pazar arabası olmasa naylon poşet “almak” zorunda kalınacak.
  • Bizim oralarda kedi köpek sahibi olanlara “kokoş” veya “ciks” yaklaşımında bulunulur. Buralar o dediklerimizin doğal yaşam alanı olduğundan her 10 aileden birisinde bir köpek olduğu tahmini abartılı olmaz.
  • Bizim oralarda otobüse büyük bir sırt çantasıyla bile binseniz otobüste şikayet edilebilirsiniz. Buralarda geçen gün birisi otobüse belime kadar boyuyla köpeğini bindirdi. Küçük köpekler zaten heryerde…
  • Bizim oralarda her mahallede en az 1 cami bulunur. Buralarda her semtte en az 1 kilise. Nüfus ve alana oranlarsak yarısı, belki daha azıdır.
  • Bizim oralarda günde 5 defa ezan, vefatlar için sala duyulur. Buralarda düğünlerde ve cenazelerde çanlar çalar. Kiliselere yakınlarda değilse genellikle duyulmaz.
  • Bizim oralarda askari ücret yuvarlak 600 Lira’dır, buralarda 1200 Euro. Hayat şartlarında burada 1 Euro bizim oralardaki 1 Lira gibidir. İnsanlar bu sebeple rahatlıkla “bir süre daha çalışmayayım” deme şansına sahiptir.
  • Bizim oralarda çok çalışmak bir erdemdir. Çok çalışıp daha çok kazanmayı hakettiğini düşünmek çağdaş yaklaşım(?!). Buralarda insanlar daha çok çalışıp daha çok kazanma (onların deyimiyle) “açgözlülüğüne”  kapılmazlar. Hayatını rahat sürdürebilen bir kişi yeterince kazanıyordur sonuç olarak.
  • Bizim oralarda “sosyal devlet” nedir bilinmez. Kitaplardan ezbere söylenir. Buralarda “sosyal devlet” tanımı açıktır, sonuna kadar uygulanır, kimse şikayet etmez.
  • Sosyal devlet olma kapsamında bizde sağlık sistemi ücretsizdir, fakirlere yardım çoktur, işsizlik maaşı yeni bir kavramdır ve çok azdır. Buralarda sişsizlik maaşı çoktur, devlet yardımı çoktur, sağlık yardımı çoktur. Çok kazananlardan, şirketlerden, zenginlerden bizim için akıl almaz miktarlarda vergiler alınır, işsizlere, fakirlere nispeten daha çok verilir.
  • Bizim oralarda yüksek apartmanlar her ne hikmetse kıymetlidir. Buralarda 6 kattan yüksek apartman yoktur, bu sebeple şehir güzel görünür, aydınlıktır.
  • Bizim oralarda yerleşim alanları küçük, iş alanları merkezde yığılmıştır. Buralarda yerleşim yatay dağılmış, her yer olası iş alanıdır.
  • Yerleşim planı dolayısıyla bizde yerleşim merkezleri arasında “şehir dışı” dediğimiz izbe alanlar bulunur. Buralarda “şehir dışı” kavramı bambaşkadır.
  • Yerleşim planı dolayısıyla bizim oralarda sabah işe giderken herkes aynı yerden aynı yere gider, trafik kilitlenir, yollar yetersiz bulunur. Buralarda yollar daha dar, araba sayısı daha fazla olsa bile trafik olmayabilir. Bunun sebebi ne trafik bilinci ne de insanların kurallara uymasıdır. Sabah herkes aynı doğrultuda gitmediği zaman yığılma olmaz.
  • Bizim oralarda yolları genişletmek belediyeler tarafından halka marifet olarak sunulur. Buralarda yollar çoğunlukla 1, en geniş yollar 2 şeritlidir. Her ne hikmetse trafik sıkışmaz. Bu da düşündürücüdür çünkü marifet ne yoldadır ne sürücülerde.
  • Bizim oralarda belediye başkanı şehir merkezinde yolları genişletip kaldırımları daraltabilir, ardından çıkıp bıyık altından gülümseyerek “öncelik elbette ki arabaların olacak, herkes hayatında en az bir kez arabaya biner!” diyebilir, ve buna rağmen 14 sene belediye başkanı olarak seçilip görevine ısrarla devam eder. Buralarda şehir merkezlerinde yollar genellikle tek şerittir. Sonuçta “insan” yürür, araba bir araçtır, herkesin arabası olmak zorunda da değildir.
  • Bizim oralarda insanlar doğu kültürü getirisi olarak saygılı, topluma duyarlı, başkaları merkezli düşünmeye meyillidir. Buralarda insanlar batı kültürü dayatması “özgür”, bağımsız ve benmerkezci düşünmeye meyillidir. Sistem işlediği için bunun zararı değil bireylere faydası vardır. Sistem işlemeyen veya sistemi bulunmayan toplumlarda bu fayda insanlara muhtaç olduğundan bu denge de çok hassastır.
  • Bizim oralarda Avrupa’nın bizi Avrupa’lı görmesi hayalini kurarız. Biz aslında asla Avrupa’lı olmamışızdır. Benzer yönlerimiz bizim Avrupa’lı olmamızdan değil, Avrupa’lıların bizden etkilenmiş olmasından kaynaklanır. Yeterince tarih bilmediğimizden (ben dahil) arada sırada yanılırız. Buralarda bizi Avrupa ile Arap-Afrikalı arasında bir yerde görürler. Hiçbirisi değilizdir onlara göre, bu da aslında çok doğrudur.
  • Bizim oralarda İtalyanlar ve İspanyollar ile ne kadar benzediğimiz hakkında espriler yapılır. Avrupalı olduğumuz yolunda bunlar örnek gösterilir. Buralarda İtalyanlar ve İspanyollar’dan Avrupa’dan ayrı bir kefede bahsedilir. Güney Fransa da bundan nasibini alır. Sonuçta onlar “Akdenizli”dir. Bizim ortak yönümüz de aslında zaten budur.
  • Bizim oralar temizdir, güzeldir, ferahtır, çeşitli ve heyecanlıdır. Memleketimiz güzeldir ama bakımsız ve plansızdır. Buralarda temiz, güzel, ferah çeşitli yerler bulunur. Bu yerler bakım ve planlama ile işe yarar halde tutulur.
  • Bizim ihtiyacımız olan sırasıyla bilgi,plan, düzen ve sabırdır. Buralarda ihtiyaçları olan her zaman, ucuz, genç işçiler ve yetişmiş beyin gücü ile yeni dış pazarlardır.
  • Bizim oralarda yabancı kelimelerin anlamlarını ve okunuşlarını oldukça yanlış kullanarak yeni “Türkçe” kelimeler kullananlar bu “dil görgüsüzlükleri” ile “karizma” kazandıklarını sanırlar. Buralarda bilimsel terimlerin bile kısaltmaları Fransızca’ya çevrilip kullanılır.
  • Bizim oralarda milliyetçilik, sosyal adalet ve gelenekleri korumak konuyla alakası olmamasına rağmen 3 değişik siyasi akım ile ilişkilendirilir. Buralarda milli değerler, sosyal devlet yapısı ve geleneklerin önemi, bireylerin kültür ve bilgi birikiminin sonucu değerinin farkına varılan toplumsal temellerdir.
  • Bizim oralarda bayramlarda tatile gitmek “çağdaş” bir yaklaşım sanılır bazı kesimler tarafından. Buralarda bayramlar yaşanır, yaşatılır, geliştirilir… Bu da asla gericilik değildir.
  • Bizim oralarda buralar bilinmez, bildirilmez; uydurulur, dayatılır.
  • Bizim oralarda veya buralarda… İnsan her yerde insandır. Değişen düzendir.

.

.

Devamı gelir mi bilmem…