Post Image
By ufukerdogmusFebruary 14, 2009In Habersel

14 Şubat Aziz Valentin Bayramımız Mübarek Olsun!

Aziz Valentin Bayramınız kutlu olsun!

14 Şubat’ın benim için anlamı(!) bundan bile az. Diğer yandan doğal olarak, hayatı akışına bırakarak yaşayan çoğunluk için bu elbette ki böyle değil.

Çoğu kimse “sevgililer günü” uydurmasının aslen Hristiyan geleneği veya bayramı olduğunu sansa da aslında birçok Hristiyan adetinde olduğu gibi Pagan geleneklerinden tırtıklanmış bir bayramdır.

Çoğu kimse Aziz Valentin’in sevgilisi uğruna ölüp kalbini ona gönderdiği hikayesini duyguyla desteklemek istese de Hristiyan tarihindeki iki Valentin isimli aziz için de bu hikaye geçerli değildir. Hikayenin nereden nasıl üretildiği hakkında kesin kanıtlar yok. Acaba neden?

Çoğu kimse Tüm Dünya’da kutlandığı için bizim de artık kutlamaya başladığımızı zannetse de aslında Dünya sandığımız Amerika ve anakara Avrupa dışında pek az kaale alınan bir gün. Hristiyan olan Galler’de bile kutlanmaması, yerine başka bir tarihte herkese yaydığı sevgisiyle Galler tarihine geçmiş başka isimli bir aziz için ayrı bir gün kutlanması da şaşırtıcı değil bu yanılsama yumağında.

Bu bilgileri birleştirince ortaya çıkıyor ki, Noel Baba ne kadar gerçek, ne kadar kutsal bir kişi ise (Coca-Cola tarafından uydurulmuş bir reklam imgesi olduğunu hatırlayalım), “Sevgililer Günü” de bir o kadar gerçek ve kutsaldır.

Noel’in kendisini ve altındaki anlamı ayrı tutarak Noel Baba ile Sevgililer Günü çok benzer kavramlar. Kullanılışları, Dünya’ya yayılışları ve ısrarla bilgisiz tüketim toplumları tarafından çeviride kaybolan deyimler gibi zaten çarpık olan anlamını iyiden iyiye yitirmiş durumda her ikisi de.

Bir gözlem olarak incelenmesinde fayda olan bir gerçek, Amerikan ekonomisinin temelini oluşturan tüketim ihtiyacı (Bkz. Geçmiş ABD başkanlarının açıklamaları) için oldukça hayati olan kutlamalardan olmaları. Dikkatle incelendiğinde her 6-8 hafta aralığında kutlanacak bir bayram, alışverişe çıkılıp hediyeler ve kitlesel harcamalara yöneltecek günler var. Bu süreyi tamı tamına oturtan iki gün de Sevgililer Günü ile Cadılar Bayramı. Kasıt olduğunu düşünüyorum çünkü bu hem çok akıllıca (ekonominin yapısı itibariyle) hem de tesadüf olmak için çok düşük bir olasılık. Ayrıca Amerika’ya gidenler, orada bir süre yaşayanlar bilir. Bayramlara, özel günlere 1 ay kala her yer o gün için satışa hazırlanır, özel ürünler, süslü püslü şeyler vitrinlere dolar taşar, fiyatlar ona göre ayarlamaya girer. Bayramdan hemen sonra da 2-3 haftalık indirimler devreye girer, indirim ile satışlar tekrar canlandırılır. Ardından bir sonraki bayram için yeni ürünler vitrinlere dolar, döngü baştan başlar. 365 gün ya bayram alışverişi ya da indirim alışveriş yaptırılmış olur. Bu düzen, kendi içerisindeki tutarlılık ve tıkırda yürümesi açısından yalnızca takdir edilebilir. Ne kadar zekice tasarlanmış olduğundan dolayı takdir etsem de onaylamam, bu da benim tercihim olsun.

Türkiye’de ise durum daha farklıdır. Çok farklıdır. Bambaşkadır. Bizim ne ekonomimiz tüketim üzerine kuruludur ne de kurulmalıdır. Bizim ne sanal sömürgelerimiz ne de fazla gelişmiş refah anlayışımız vardır bu kadar tüketimi kaldıracak. Bizim ne alışveriş geleneğimiz ne de kültürümüz vardır. Türk kültüründe fazla alışverişe “görgüsüzlük” veya “sonradan görmelik” denir… di bir zamanlar.

Tüketim toplumlarında Sevgililer Günü ve benzeri günlere karşı hareketler de bir yandan düzen karşıtı yapıdan dolayı gelişmeye devam eder. Sırf Sevgililer Günü karşıtı 2 düzenli hareket bulunmakta. Bunlardan birisi çiftleri anan bu güne karşı eleştiri olarak gelişen yalnızların günü, diğeri de sevgililer günü gereği(!) uygulanan anlamsız tüketim akımı karşıtı alışveriş yapılmama günü. İkincisinde insanlar birbirini simgesel olarak el yapımı hediyeler verebiliyorlarmış bazı durumlarda. Bu sayede tüketimi de eleştirmiş hediye de vermiş oluyorlarmış.

Türkiye’de yıllarca Sevgililer Günü kutlamamış bir çift olarak ise çoğunlukla garipser, küçümser bakışlara maruz kaldık eşimle. Bugüne kadar ne kadar kişinin beni bu “romantık olmayan” tavrımdan dolayı eleştirdiğini tahmin edemezsiniz. Bugüne kadar sevgililer gününü önemsememenin ilişki için ne kadar sağlıksız olduğunu bana nasihat edenlerin sayısını da kestiremezsiniz. Sadece sonucu değerlendirerek bir çıkarım yapabilir olsaydık eğer şu şekilde özetlenebilirdi: biz evlendik ve mutluyuz (tahtaya vuralım). Bana nasihat veren, ilişki bilgesi insanların çoğu ise yalnızlıktan bezmiş durumda. Her ne kadar sonuçtan çıkarım yapmak her zaman yanlış ve yersiz olsa da bu fütursuz örnek en azından bana öğütlenen kaygıların anlamsızlığını ufak da olsa işaret ediyor.

Bırakalım sevgimiz sevgililer gününe alet olmasın, sevgililer günü sevgimizin aracısı olsun, tıpkı diğer 364 gün gibi. Bırakalım sevgimiz tüketim kültürsüzlüğünün aleti olmasın, hediyeler sevgimizin süsü olsun. Bırakalım sevgilimiz bir gün yaptıklarımız veya yapmadıklarımız ile değil, kim olduğumuzla, ne hissettiğimizle bizi sevsin.

Bırakalım bu düzeni. Herkes mutlu olsun. Oh be!